Kahve

Kahve Bugün Hangi Noktada?

“Hazır kahve kahveden sayılmaz” derler, dünyanın en büyük kahve üreticilerinden Güney Amerikalılar. Dünyaya kahveyi yayanların torunları bizlerse hazır kahveyi benimseyip, özümüzdeki kahveyi unutmuş gibiyiz. Yabani kahve Habeşistan yani Etiyopya kökenlidir. Buradan yayılmaya başlayan kahve ilk kez 15. yüzyılda Yemen’de dikilip yetiştirilmeye başlamış, 16. yüzyılda İran, Mısır, Suriye ve Anadolu’da da kahve bilinir ve kullanılır olmuş.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde sıvı kahvenin dünyaya açılım kapısı Türkler olmuş. Bu nedenden dolayı adı Türk kahvesi olarak anılmış. Avrupa’dan gelen gezginler, yabancılar İstanbul’da tanıştıkları bu içeceği kendi ülkelerine de taşımışlar. Müslüman kökeni nedeniyle başlangıçta “Acı şeytan icadı” diye Avrupa’da dışlanan kahve, zamanın Papa’sı VII. Clement tarafından test edilip denendikten sonra onaylanmış ve Hıristiyan dünyasında da tüketilmeye başlamış.
Sömürge statüsündeki Amerika’da ise 1773 yılında, İngilizler tarafından Kuzey Amerika kolonilerine konulan ağır vergiyi protesto etmek üzere çayların gemiden aşağıya atıldığı Boston Çay Partisi’nden beri çay değil de kahve içmek Amerikalılar için vatansever davranış haline gelmiş. Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nda ‘Miskinlerin buluşma mekânı ve fitne yuvası’ olarak görülen kahvehaneler başta iktidar, çeşitli kesimlerin tepkisini çektiyse de İstanbul’da sayıları binleri aşmış.
* * *
Uzakdoğu’dan Güney Amerika’ya, Afrika’ya yayılmış kahve plantasyonları. İklimden mi bilinmez ama hep azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin coğrafyasında bereketli olmuş kahve. Kolombiya, Brezilya, Guatemala, Kenya, Endonezya gibi ülkeler yetiştirmiş, gelişmiş ülkeler tüketmiş, tüketmekte.
Bugün kahvenin, dünya ticaretinin tekerlerini döndürdüğü iddia edilebilir. Ham petrol dünyanın en değerli yasal olarak ticareti yapılan malı olsa da kahve yılda yaklaşık 9 milyar dolarla petrolü çok yakından takip etmekte. Bizdeyse iç piyasada kahve pazarının 280 milyon TL civarında olduğundan bahsediliyor. Dünya pazarında yerimiz mi? Adımız var ama ekonomik anlamda yerimiz yok sayılır.
Türkiye, Cumhuriyet sonrası, unutmuş kahveyi. Kahve ithalatı durmuş, yeni alışkanlıklar gelişmiş, nohuttan kahve gibi. Bir ara hazır kahve ile tanışmış Türkiye. Kaliteli bir şeymiş gibi taç edilmiş. Askerlerin mahrumiyet ortamında içmesi için, milletin piknikte tüketmesi için geliştirilen hazır kahveler bugün Türkiye’de makbulmüş gibi misafire ikram ediliyor, kafede mönüye yazılıyor, taze demlenmiş kahveler nal topluyor. Hazır kahve ikramı bana misafire hazır domates çorbası sunulması gibi gelse de, alışmış kudurmuştan beterdir hesabı, misafir de hazırını tercih ediyor.

 

Ben sıkı kahve severim. Bunun anlamı Türk kahvesi, espresso gibi kahvelerden hoşlandığımdır. Gevşek kahve sevenler için de filtre, French Press ya da Americano keyifli seçeneklerdir. Bir de Cappuccino, Latte ve Macchiato gibi sütle seyreltilen ve tatlandırılan kahveler var. Son olarak da dağ başı, otobüs gibi olanakların sınırlı olduğu ortamlar için sıcak suda eriyen hazır kahveler var, önceden demlenmiş, içime hazır.
Biz kahve yetiştirmiyoruz ama tarihe sıvı kahveyi icat edenler olarak geçtik. Bugün hazır kahve firmaları ve kahve zincirlerinin neredeyse hepsi, İsviçre, ABD, İtalya gibi kahve yetiştirmeyen ülkeler. Hazır kahve pazarı ise Türkiye’de işin kökeni Türk kahvesini alt etmişken sadece birkaç yerli firma Türk kahvesini canlandırmaya gayret gösteriyor. Uluslararası kahve zincirleri Türkiye’ye gireli beri kahve tüketimi yeniden canlandı ama kremalı, karamelli tarzda. Yerli zincirler de piyasada yer almak için çaba gösteriyor.
Bu kadar büyük bir sektörde bizim sadece tarihinde bir nokta olarak kalmamız ne acıdır. Zamanındaki ekonomik buhranlar mı sildi hafızamızı, kıymet bilmezlik mi bilmiyorum ama umarım birileri bu işe el atar da kahve tarihinin yanında kahve ekonomisinde de saygın bir yere geliriz.

Kaynak; Oğul TÜRKKAN – Radikal

[Oy sayısı: 0 Ortalama: 0]